20 Şubat 2013 Çarşamba

7. ÜKG Blog Turu: SANA SOYUNDUM - SYLVIA DAY




7.  ÜKG BLOG TURUNA HOŞGELDİNİZ!

Doğan Kitap'ın en son bombası -ki ne bomba-, yurtdışında türleri arasından kolayca sıyrılmış, en çok konuşulan ve beğenilen serilerden biri olan Crossfire Üçlemesinin ilk kitabı SANA SOYUNDUM ile  blog turlarına kaldığımız yerden devam ediyoruz! 


BLOG TUR MENÜ

Bu seferlik turu günlere ayırdık biliyorsunuz. Ve bugün turun son günü.  Burada, yani Sevgili Kitap'ta Sana Soyundum'dan seçtiğim birbirinden güzel alıntıları ve kitap hakkındaki yorumumu bulacaksınız. Ayrıca bir de çekilişimiz var!  Turdaki diğer tüm bloglarda olduğu gibi. Hepsine katılıp şansınızı yükseltebilirsiniz. Şimdi blog turunda kimler neler yapmış, tekrar bir göz atın isterseniz:





KİTAP KÜNYESİ


Crossfire Serisi / Crossfire Series #1
Yazar: Sylvia Day
Yayınevi: Doğan Kitap
Çevirmen: Ayşe Kaya
Tür: Çağdaş-Roman, Erotik-Romans
Yayın Tarihi: Şubat 2013
Sayfa Sayısı: 380
Goodreads Puanı: 4.20/5 (93,909 oylama)



Ateşle oyna!

Sana Soyundum Amerika'da haftalarca bestseller listelerinden inmeyen, tüm dünyada 38 ülkeye satılan Crossfire üçlemesinin ilk kitabıdır.

"Sana ihtiyacım var, Gideon" dedim soluk soluğa ve tahrik olduğu için şimdi daha da yoğunlaşmış olan kokusunu içime çektim. Sırf teninin baştan çıkarıcı kokusu yüzünden hafifçe sarhoş olduğumu düşündüm. "Beni çıldırtıyorsun." Bileklerimi bırakıp yüzümü avuçlarının arasına aldı ve dudaklarını dudaklarıma sertçe bastırdı. Pantolonuna uzanıp gizli fermuara ulaşabilmek için iki düğmeyi açtım...

New York'un en gözde bekârı, Cross Holding'in varisi Gideon Cross -namı diğer Bay Gizemli ve Tehlikeli- Eva'nın karşısına çıktığında genç kadının yapabileceği tek bir şey vardı: Tüm bedeni ve ruhuyla ona teslim olmak...

YURTDIŞI KAPAKLARI



YORUMUM

"Fırsattan yararlanıp baştan aşağı süzdüm onu bakışlarımı her yanında gezdirerek. Güçlü bir iş adamı gibi görünüyordu tam da. Öyle seksi ve yakışıklıydı ki yalnızca ona bakmak bile gözlerimi yakıyordu. Parmaklarım, yüzünün etrafına havalı bir şekilde dökülen siyah saçlara dokunmak arzusuyla kasılıyordu. Hele bana bakışı... nabzım tekledi."


     Bu türdeki kitaplar genelde ilk tercihlerim arasında değiller. Ama bu, bu türü sevmiyorum anlamına da gelmiyor. Bazen çok konuşulan bir kitap olduğunda merak edip bakıyorum. Sana Soyundum'u ve Grinin Elli Tonu'nu da merakıma yenik düşüp daha önce okumuştum. Her iki kitabı da hem orijinalinden hem de Türkçe'sinden okumuş biri olarak şunu söyleyebilirim: Sana Soyundum, Grinin Elli Tonu'nu çok pis döver! Ne bakımdan? Tamam, her iki kitapta da çok güçlü karakterler olabilir. Kusursuz bir aşka sahip olabilirler. Ama ben bunlardan bahsetmiyorum. Sana Soyundum çok daha derin, duygusal yönü ağır basan bir kitap. Ben de duygusal biri olduğumdan Sana Soyundum'u çok daha içten buldum ve belki en çok da bu yüzden etkilendim. Zaten okuyanlar göreceklerdir. Etkilenmemek mümkün değil.

     Kitabı daha önce okumama rağmen bir çok detayı hatırlamıyordum. O yüzden sanki ilk defa okuyormuşum gibi geldi bana. Ama nedense başlarda kitapla bütünleşemedim. Okuduğum sıradaki ruh halimden mi kaynaklanıyordu bu, yoksa kitabı daha önce okuduğum için mi sıkılıyordum, gerçekten bilmiyorum. Ama sonradan her şey tamamen tersine döndü ve ben çok keyif almaya başladım. Harika bir final ile de bitirdim kitabı. Pat diye en heyecanlı yerinde bitirip komaya sokmadı beni yazar ama ikinci kitap için yanıp tutuşmamıza sebep olacak yeterli neden bırakmayı da ihmal etmedi. Özellikle kitabın sonlarına doğru bir kaç şüpheli şahıslar ortaya çıkıyor. Bunların ikinci kitapta önemli rollerde olabilme ihtimali yüksek bence. Ki bu da benim kafamda diğer kitap için 'aşk üçgeni, kıskançlık ve daha fazla aşk' gibi ihtimallerin belirmesine neden oldu.

     Kitabın çevirisi müthiş. Tek kelimeyle kusursuz. Bunun için bir Oscar ödülü olsa, bu çeviri bunu hakederdi. O kadar yani. Ki bu türde yazılmış kitapları bu kalitede çevirmek her çevirmenin harcı değildir. Yazının aşağısında vermiş olduğum alıntıları incelerseniz eğer ne demek istediği anlayacaksınız.

     Karakterler ve duygular çok gerçekçi. Sana Soyundum, belki de bu yüzden diğer türdeş kitaplardan bir kaç adım önde. Karakterler ve aşkları sıra dışı gerçekten. Ah, Gideon. O sert kabuğunun içinde neler sakladığını yavaş yavaş görüyor ve ona daha da çok aşık oluyorsunuz. Eva ise yaşadığı büyük darbeye rağmen hala ayakta kalabilmiş, çok güçlü bir karakter. Her ikisinin de geçmişten kalma oldukça derin yara izleri var. Aralarında bir sır perdesi yok. Tüm çıplaklığıyla görüyor, tanıyorlar birbirlerini. Ve kader onları bir araya getirirken biliyor muydu acaba, bu eşleşmenin bu kadar kusursuz olabileceğini?







"Ben seni hep gördüm meleğim. Beni bulduğun andan beri, senden başka bir şey görmedi gözüm."







VE SIRADA ALINTILAR
DİKKAT!!!
-18'ler, HÂLÂ BURADA MISINIZ? DAĞILIN! >:(
+18'ler, YUMULUN ARKADAŞLAR! ;D

"Biriyle ilişkin var mı?"
Soru öyle bir rahatlıkla sorulmuştu ki ne dediğini anlamak bir kaç saniyemi aldı.
Sertçe soluk aldım. "Bu sizi neden ilgilendirsin ki?"
Bana baktı ve bakışlarında ilk karşılaşmamızda gördüğüm şeyi gördüm yeniden -muazzam bir güç ve çelik gibi bir kontrol. İstemeden geriye doğru bir adım attım. ...
"Çünkü seni düzmek istiyorum, Eva. Eğer önümde bir engel varsa ne olduğunu bilmek isterim."
     Karanlıkta çakan bir şimşek gibi kör edici, güzel ve gizemliydi gülümsemesi ve ben onu öyle çok istiyordum ki canım yanıyordu.
O kadar oradaydı ki. Tam orada. Bütün kusursuzluğu, yakışıklılığı ve o enfes kokusuyla. Düşüncelerim alıp başını gitti ve kendimi o takım elbisenin altındaki bedenin sertliğini, o bedenin benim bedenime değmesinin vereceği hissi, doğanın o bedene neler bahşetmiş -ya da belki de bahşetmemiş- olabileceğini hayal ederken buldum...
"Flört etmenin tanımı nedir senin için?"
Yüzünün asılmasıyla birlikte kaşlarının arası çizgilendi. "Bir kadınla aktif olarak düzüşmeksizin geçirilen uzun sosyal zaman."
Bu adamın yanında ne aradığım hakkında en ufak bir fikrim yoktu ama istesem de ondan uzak duramayacağımı biliyordum.
Benimle bir daha sevişirse nasıl toparlanırdım ben? Peki ya sevişmezse nasıl yaşardım?
"İşimi kaybedeceğim senin yüzünden."
"Ben sana başka iş veririm."
Güldüm. "Ne olarak? Seks kölen olarak mı?"
"Gayet kışkırtıcı bir öneri. Tartışalım bunu."
      Beni, sanki beni öpmek bir ihtiyaçmış gibi, öpmese delirecekmiş gibi, bir an daha bekleyemeyecekmiş gibi öpmesine bayılıyordum.
"Cidden, Eva. Memelerin mi büyüdü senin? O şeyin üstünden dışarı taşıyorlar."
"Ben yirmi dört yaşındayım, Gideon." dedim kuru bir sesle. "Gelişmemi tamamlayalı yıllar oldu. Vitrinde ne gördüysen, aldığın da o yani."
"Evet, ama almaya hakkı olan tek kişi ben olduğuma göre vitrini gören tek kişi de ben olmalıyım."
"Keşke bana neler yaptığını bilebilseydin. Keşke sana anlatabilseydim."
"Konuş benimle, Eva. Konuş ki ben de sana her şeyin hallolacağını söyleyebileyim."
     Bir adım yaklaşıp elini yüzüme doğru kaldırdı. Geriye çekilmemek ve gözümü korkutmuş olma hazzını ona yaşatmamak için zorladım kendimi. Başparmağını ağzımın köşesine sürüp, sonra da kendi ağzına götürdü. Parmağını emdi ve mırıldandı: "Çikolata ve sen. Leziz."
Siyah ipekten, kısa kollu, dik yakalı bir trikonun altına, kısa, kırmızı, pilili bir etek ve tokalı ayakkabılar giymiştim. Cary evde olmadığı için saçlarımı fiyakalı bir şey yerine bir at kuyruğu yapmıştım. "Beğendin mi?"
"Sertleştim." Pantolonunun içinde aletini düzeltirken boğuk çıkmıştı sesi. "Seni bu kıyafetin içinde düşünerek nasıl geçireceğim ben bu günü acaba?"
      Bay Gizemli ve Tehlikeli'nin dokunuşunu hissettiğim andaki gibi bir hoş oldu içim. Nefes kesici yüzü bütün netliğiyle hafızamdaydı. Böyle insanın aklını başından alacak kadar yakışıklı olmanın yasaklanması lazımdı. Beynimde yanan devreler hâlâ tam düzelememişti.
"Seni bir başkasıyla düşünemiyorum, Eva. Yalnızca bir başka erkeğin seni benim gördüğüm gibi gördüğünü, böyle gördüğünü... ellerini sana değdirdiğini... bunları düşünmek bile beni karanlık yerlere götürüyor."
Onu istiyordum, her yerde, her zaman, her şekilde...
     "Repertuvarımda romantizm olmayabilir, Eva. Ama başka şeyler var, mesela seni doyuma ulaştıracak bin bir tane yol. Göstermeme izin ver."
Bu şık ve görgülü adamın, sırtındaki takım elbiseyi atıp hayvani yanını ortaya çıkarması bütün ayarlarımı altüst ediyordu.
"Senin yemek yiyişini seyretmeye bayılıyorum" dedi.
Ona bir bakış attım. "Bu da ne demek oluyor şimdi?"
"Zevkle yiyorsun. Ayrıca yerken çıkardığın keyif iniltileri de beni sertleştiriyor."
Bir omuz attım ona. "Sen zaten itiraf etmemiş miydin her daim sert dolaştığını?"
"Senin yüzünden" dedi gülerek ve beni de güldürdü.
Karanlıktı. Onu göremiyordum ama görmem de gerekmiyordu. Onun yüzünü -kendisinin zaman zaman böyle oluşuna içerlediği o güzel yüzünü- ne kadar beğensem de beni esas etkileyen şey bana dokunuşu, kulağıma mırıldanışıydı. Sanki onun için dünyada benden başka kimse, benden daha çok istediği hiçbir şey yokmuş gibiydi.
"Seni ele geçireceğim, Eva. Sen de beni ele geçirdiğine göre buna hakkım var."
Kendimi fazla savunmasız hissederek gözlerimi kapattım. Onunla yakınlaşmayı ben istemiştim ama bu kadarı da fazla yakındı sanki. Göz gözeydik, aramızda yalnızca birkaç santim vardı ve bütün dünya etrafımızda akıp giderken küçücük bir kozaya sığışmıştık birlikte.
"Annen benim sarışın olmama şaşırmış gibiydi."
"Demek öyle?"
"Benim annem de şaşırmıştı. Sarışın olmama değil" diye açıkladım. "Senin bir sarışınla ilgilenmene."
"Demek öyle?"
"Gideon!"
"Hımm?" Burnumun ucunu öpüp, kollarımı okşadı.
"Ben pek senin tipin değilim, değil mi?"
Kaşı kalktı. "Benim tek bir tipim var: Eva Lauren Tramell. O kadar."
O an âşık oldum ona. Çılgınca. Ve ondan hemen sonraki an da.
"Sen deli misin Gideon?
Ağzı gerildi."Ciddi bir soru mu bu?"
"Evet. Evet, öyle. Annem de sapık gibi takip ediyor beni ve bir psikiyatra gidiyor. Senin de psikiyatrın var mı?"
"Şu anda yok ama sen beni öyle çıldırtıyorsun ki olabilir de."
...onu giydirmenin de soymak kadar seksi olabilmesine şaşmıştım. Kendi armağanımı paketlemek gibi bir şeydi bu.
"Diktin gözlerini bakıyorsun" diye mırıldandı gözlerini ekrandan ayırmadan.
Dil çıkardım ona.
"Bu yaptığınızı cinsel bir teklif olarak alabilir miyiz, Bayan Tramell?"
"Zevkten aklınız başınızdan gidecek, Bay Cross."

ÇEKİLİŞ


ŞARTLAR VE KOŞULLAR:
  • Çekiliş yalnızca 18 yaş ve üstündekiler için geçerlidir. Bu konuda hassas davranmanızı bekliyoruz.
  • Çekiliş bir hafta sürecek, 27 Şubat Çarşamba günü sona erecek ve sonuçlar da aynı gün içinde açıklanacaktır.
  • Kazanan kişi 2 gün içerisinde benimle iletişime geçmezse hak bir sonraki kişiye geçecektir.
  • Aşağıdaki Rafflecopter aracılığı ile çekilişe katılıyorsunuz.
  • Rafflecopter'daki verilen tüm seçenekleri yerine getirmeniz şart değildir. Sadece kazanma şansınızı arttırırlar.
|| Rafflecopter'ın nasıl kullanıldığını öğrenmek isteyenler için; http://tugceninkitapligi.com/rafflecopter-kullanimi-resimli/

a Rafflecopter giveaway

DOĞAN KİTAP'TAN HARİKA BİR HABER!




Katkılarından ve samimiyetlerinden dolayı DOĞAN KİTAP'a bir kez daha teşekkürler.

1 yorum:

  1. Cok zor bir soru :-D
    Tercihim Vampir Akademisi olurdu, her sekilde Dimitriyi okumak isterdim yeniden ve yeniden....

    YanıtlaSil