26 Ağustos 2012 Pazar

KÜTÜPHANE ZİYARETİ #1



     İmkansızın Şarkısı, okuyacağım ilk Haruki Murakimi kitabı olacak. Gerçi daha önce filmini izlemiştim ama kitabından da farklı bir tat alacağıma eminim. Şu an okuyor olduğum 2 kitap var, onları tamamlayıp bu güzel kitaba başlamayı düşünüyorum.

     Diğer kitabı da renkli kitap'ın bloğunda görüp listeme eklemiştim. Kütüphanede görünce de hemen alıverdim. Yazarın tüm diğer eserleri de vardı ama başlangıç için Flush'ı uygun gördüm. Beğenirsem bir daha ki sefer de yazarın toplu eserlerinin yer aldığı tek ciltlik kitabı alacağım.

   

     Bu iki kitabı okuyan var mı aranızda? Ya da okumayı düşünen? :)

KİTAP YORUMU: Cynthia Hand - KORUYUCU




Koruyucu

Ait Olduğu Seri: Unearthly / Koruyucu #1
Sayfa Sayısı: 322
Goodreads Puanı: 4.18
     Clara Gardner yarı melek olduğunu yeni öğrendi. Damarlarında melek kanının akıyor olması onu insanlardan daha zeki, daha güçlü ve daha hızlı kılmakla kalmıyor, ona verilen bir görevle, bu dünyaya gönderilmesinin bir amacı olduğu anlamına da geliyor. Ancak sorun şu ki bu görevin ne olduğunu kimse bilmiyor, öğrenmek de kolay değil.
     Hayallerinde gördüğü bir orman yangını ve bir yabancı, onu yeni bir kasabaya, yeni bir okula götürüyor. Hayallerindeki çocuğu, Christian’ı gördüğü anda her şey hem bir anlam kazanıyor hem de bütün anlamını kaybediyor. Çünkü ortada, Clara’nın melek olmayan tarafını cezbeden bir başka erkek daha var: Tucker.
     Clara, hiç bilmediği bu dünyada yolunu bulmaya çalışırken birden ortaya çıkan tehlikelerle yüzleşmek ve hiç istemediği seçimler yapmak zorunda kalıyor. Dürüstlük mü, ihanet mi? Aşk mı, görev mi? İyi mi, kötü mü? Hayallerindeki yangın nihayet dindiğinde Clara kaderiyle yüzleşmeye hazır olacak mı?
     Cynthia Hand’in yeni serisinin ilk kitabı olan Koruyucu, bir koruyucu melek olan Clara’nın, kurallara uymakla kalbinin sesini dinlemek arasında kalışını anlatan, bir aşk ve kader hikayesi.


"Aşk mı önce gelir, görev mi?"



YORUMUM -HAFİF ŞİDDETTE SPOILER İÇERİYOR-

     Koruyucu, yayınevinin verdiği %50 indirim kodu ile aldığım kitaplardan birisi. Alalı uzun süre oldu ama okuma fırsatım olmamıştı. Ya da başka kitaplardan sıra gelmedi mi demeliyim? Her neyse...

     Arka Kapak yazısını okuyunca size tipik bir melek kitabı gibi gelebilir belki ama bu, kitap için büyük haksızlık olur. Bir kere hikaye çok ama çok akıcıydı. En azından benim için. Ayrıca şunu da anlamış bulunmaktayım, melekleri, vampirlere tercih ediyorum. Kesinlikle! Ah, aslında hepsi Patch yüzünden~!

   Kitaba değinelim...
     Baş karakter kızımız, yani Clara bir melek. Pardon "ÇEYREK" melek demeliydim.
Yarı melek bir anne + insan soyundan bir baba = ÇEYREK NEFİLİM, yani melek.

     Clara, annesi ve kendisi gibi yine çeyrek nefilim olan kardeşi Jeffrey ile birlikte yaşıyorlar. Babası ile annesi ayrı.

     Kitaba Clara'nın vizyonu ile başlıyoruz. Vizyon dediğim bir çeşit anlık rüya gibi bir şey. Bazen uykuda bazense herhangi bir anda gelebiliyor. Bu vizyonların anlamı, her melek soyundan olanların yaşamlarında en az bir defalığına (bundan tam emin değilim gerçi..)  önemli görev veya görevleri oluyor. Bu görevi vizyonlar sayesinde alıyorlar. Yani vizyon demek, görev demek.

     Clara'nın ilk melek görevi, ilk vizyonu, kitabın başlangıcında şu şekilde geçiyor:


"Başlangıçta ağaçların arasında bir oğlan vardı. Benim yaşlarımda, erkeklikle çocukluk arasında, belki tam on yedi yaşındaydı. Bunu nasıl bildiğimden emin değilim.Yalnızca başını görebiliyordum, koyu kıvırcık saçları ensesine yapışmıştı. Güneşin kuru sıcaklığını hissediyordum. O kadar kızgındı ki her şeyi kavuruyordu. Doğuda gökyüzünü dolduran garip turuncu bir ışık vardı. Dumanın ağır kokusu. Bir an soluk almamı zorlaştıran boğucu bir kederle doldu içim. Nedenini bilmiyordum. Oğlana doğru bir adım atıp, seslenmek için ağzımı açtım. Ama adını bilmiyordum. Toprak ayaklarımın altında ezildi. Oğlan sesimi işitti.  Başını çevirmeye başladı. Bir saniye sonra, yüzünü görebilecektim.

Vizyon orada bitti. Gözlerimi kırptığımda, yok olup gitmişti."


     Vizyonun genel hatları böyle ama her defasında farklı ayrıntılar yakalıyor. En son vizyondaki olayın geçtiği yeri bir plaka sayesinde öğreniyorlar ve böylece Wyoming adlı küçük bir taşraya taşınma hazırlıkları başlıyor. Bu da beraberinde yeni çevre, yeni okul ve arkadaşları getiriyor.

     Okuldaki ilk gününde Clara, vizyondaki çocuk yani Christian'ı görüyor ve gördüğü anda bir vizyon daha giriyor araya. Vizyon geldiği sırada ayakta olduğu için, dışarıdan bayılmış gibi görünüyor haliyle. Gözleri kapanmadan önce son bakıştığı kişi de Christian olduğu için tekrar açtığında, kendini onun kucağında bulması pek şaşılacak şey değil, değil mi? :)

     Clara, çoğunlukla vizyonların etkisi yüzünden Christian'a karşı yoğun duygular besliyor. Kitabın yarısı bu şekilde giderken Tucker bu düzeni bozmasın?

Hemencecik Christian vs. Tucker yapalım o zaman!


     İkisi karakter olarak oldukça farklılar. İkisinin de yakışıklı olması haricinde Christian okulun popüler çocuğuyken Tucker tam olarak popüler anlamda olmasa da herkes tarafından sevilen biri. Christian kibar bir erkek, okulun en güzel (burada Burhan Altıntop'un meşhur amaaaaan tttppzzzz'ı araya girsin :p) kızıyla çıkıyor. Ayrıca zengin de -sanırım öyleydi-. Tucker ise biraz dağınık tipli ama çalışkan -okul dersleri hariç- ve kızlara karşı kibar olmaktan oldukça uzak birisi. Zaten kitabın ilk yarısı boyunca Clara ile ikisinin bir dolu çatışmasını okuyoruz. Bunlar beni epey bir eğlendirmişti.

     Yazar melekleri bir çok gruba ayırmış. Her birinin de farklı isimleri var yalnız ben bunları not almadım, aklıma da gelmiyorlar -pek akılda kalan türden değiller zaten-. Safkanlar, yarı ve çeyrek melek kanı taşıyanlar ve tabii ki düşmüş melekler. Bunların seviyelerine göre güçleri ve kanat renkleri değişiyor. Düşmüş Melekler en alt seviyede gibi düşünülebilir ama tam tersi çok güçlüler. Ayrıca kanat renkleri de siyah, gece kadar...


     Eveet~ Kitabı oldukça beğendim. Son 40 sayfasına kadar bir oturuşta okudum diyebilirim. Sonrasında hafif bir rahatsızlık geçirdiğim için kitabı tekrar elime almam biraz uzun sürdü. Hiçbir yerinde sıkıldığımı hatırlamıyorum ama biraz daha action olsaydı bir de şu düşmüş meleklerden Patch gibi bir eleman katılsaydı seriye fena olmazdı yani. :D

PUAN




     İkinci kitap, yani Kutsanmış'ı da bir an önce alıp okumak istiyorum. Yalnız fiyatlar benim gibi bir öğrenci için biraz tuzlu. İnternette en fazla %25 indirim ile alabiliyorsunuz. Bu %30 veya 35'e çıkarılsa ne güzel olurdu halbuki. Yine de seviyorum ben DEX'i~! Kitaplarını kapaklarına bile bakmadan alırım, o kadar güveniyorum yani. :)

24 Ağustos 2012 Cuma

KİTAPLARDAN KULE YAPALIM

renkli kitap sayesinde haberim olan bu etkinliği gördüğüm an bayıldım ve fotoğraf makinesini elime aldığım gibi hemencecik kitaplığıma koştum. Bu arada ne kadar çok okumadığım kitabım varmış onu da fark etmiş oldum.


     İlk resimdekiler okunacaklar arasında öncelik verdiğim kitaplarım. Biri hariç diğerleri fantastik kitaplar.
  • Tam gözükmüyor ama en alttaki Melekler Zamanı'nı uzun zamandır okuyorum. Bir türlü bitiremedim daha doğrusu elim gitmiyor. Arayı daha fazla açmadan bitirmem lazım onu. 
  • Sapphique ve Küller de yarım kalmış kitaplardan. Araya daha fazla kitap sokmadan tamamlayacağım onları da.
  • Kralkatili Güncesi'ni bir kaç ay önce %50 indirim ile almıştım. Neden bilmiyorum ama çok istememe rağmen hala başlayamadım bu seriye.
  • Doğaüstü, her ne kadar Paranormal'i pek beğenemediysem de seriye bir şans daha vermek istiyorum. Hazır kitap elimdeyken de okuma listeme kattım bunu da.
  • Ares! Her an başlayabilirim, çok ümitliyim bu kitap için.
  • En üstteki Kanbağı'nı ise çok merak ediyorum. Alalı çok oluyor ama okuyamadım çünkü Vampir Akademisi serisini bitirmeden okumak istemiyorum. Neden aldın o zaman diye sorarsanız, vallahi yanında verilen posteri görünce dayanamadım, alıverdim. :) 



Gelelim Historical'lara...


Son zamanlarda bu türde kitap pek almıyorum ama yine de epey biriktirmişim. Elim sürekli fantastiğe gittiğinden bunlara sıra gelmiyor tabii.

Aralarında sadece Güller'e Sor ve Kollarımdaki Yabancı yarım bırakmışım. Hepsini okumayı düşünüyor muyum? Sanırım hayır. Julie Garwood, Marsha Canham kitaplarının şansı yüksek. Diğerlerinden de belki "Hayallerimdeki Yürek ve Rüyalarım" ve "Umut Dolu Bir Kalp" olabilir. Hatırladığım kadarıyla Historical sınıfına da girmiyor zaten bu ikisi.





Bunlar da diğerleri... Linda Howard'ın hiçbir kitabını okumadım daha önce. Aşk Tuzağı ile tanışacağız artık. Nora'nın Anahtar Serisi de önceliklerim arasında ama ne zaman nasip olur okumak bilmiyorum. Araf, Şah Mat, Gökteki En Parlak Yıldız, Bir Yumak Mutluluk.. hepsi de indirim kurbanı kitaplar. Arunas'ları da indirimden almıştım gerçi. Elimde okuyacak kitap kalmaz ise o zaman okurum dediğim kitaplar bunlar.



Bunların dışında uzun süredir kitap almıyorum, haliyle kocaman bir liste oluştu elimde. Hepsini almam uzun sürecek tabii, yeni çıkacak kitapları da hesaba eklersek bir dünya para gidecek yine. -_-

Listemden (sepetimden) bir kaç kitap;

Veronica Roth - Uyumsuz,
Jodi Meadow - Ruhsuz,
Jennifer L. Armentrout - Safkan,
Cynthia Hand - Kutsanmış,
Susan Sizemore - Kan Yangını,
Gena Showalter - Kördüğüm,
Gena Showalter - En Karanlık Gece,
Gena Showalter - En Karanlık Öpücük,
Isaac Marion - Sıcak Bedenler,
George R. R. Martin - Taht Oyunları,
Kresley Cole - Arzuların Efendisi,
Susan Ae - Meleğin Düşüşü,
Samantha Young - Kutsanmış Kan,
Nailini Singh - Meleklerin Kanı,
Laurell K. Hamilton - 4. kitap, Kaçık Kafe ve sonrası,
Cassandra Clare - Ölümcül Oyuncaklar Serisi,
Richelle Mead - 3. kitap, Gölge Öpücük ve sonrası,
Karen Marie Moning - Ateş Serisi,
diye gidiyor... -_-






Son olarak unutmadan belirteyim; bu güzel etkinliğin fikri sevgili Euphoric'e aittir. Siz de katılmak isterseniz eğer, şu linke gidip, bloğunuzun linkiyle birlikte yorum atıyorsunuz. Hepsi bu kadar...

16 Ağustos 2012 Perşembe

KİTAP YORUMU: Laurell K. Hamilton - LANETLİLER SİRKİ




Lanetliler Sirki

Ait Olduğu Seri: Anita Blake, Vampire Hunter / Vampir Avcısı #3
Sayfa Sayısı: 375
Goodreads Puanı: 4.12
Laurell K. Hamilton, başroldeki Vampir Avcısı Anita Blake'in liderliğinde, doğaüstü zevklerin ve acıların hüküm sürdüğü bir dünya yaratıyor. Güçlü, yüzlerce yıl yaşında bir vampir şehre geldiğinde, şehrin ruhu ve Anita'nın hayatı pahasına vampirlerin savaşı başlıyor. "Korktuysam ne olmuş yani? Gitmem gerekiyordu. Ne kadar erken gidersem eve, o kadar da çabuk dönebilirdim. Keşke Jean-Claude'un işleri kolaylaştıracağına inanabilseydim. Jean-Claude sözkonusu olduğunda hiçbir şey basit değildir. Ondan bu geceki cinayetlerle ilgili bir şey öğrenseydim bunun bedelini öderdim ama parayla değil... Zira Jean-Claude'da para çok. Ama hayır, onun istediği daha çok acı, daha çok şehvet ve daha çok kan."


"Pek çok kadın, bir tane bile düzgün bekar erkek kalamadığından yakınırdı.

Ben, sadece insan olan bir tanesiyle karşılaşmak istiyordum."


YORUMUM

    Öncelikle altını çizerek belirtmek istiyorum: Lanetliler Sirki, ilk iki kitaptan sonra oksijen gibi geldi. İlk sayfasından son sayfasına kadar çok ama çok büyük bir keyifle okudum. Yeri geldi güldüm, heyecanlandım, çoğunlukla da tırstım... Düşündüm de kitabı okumuyor, onun yerine filmini izliyor -filmi yok, yanlış anlaşılmasın- olsaydım büyük ihtimalle çoğu sahneye kendi böğürtülerim eşlik edecekti.

    Anita'nın yaptığı iş, yani animatörlük bu kitapla birlikte artık daha da ciddi ve ölümcül olmaya başlıyor. Görev saatleri dışında bile, nereye gitse bir tehlike çemberinin içinde buluyor kendini. Her seferinde ölümün kıyısından dönmeyi becermesi de ayrı yetenek. Bu konuda gerçekten çok başarılı. :D Bazen kedilere benzetiyorum onu, böyle 9 canlı olanından, siyah, küçük ama tehlikeli bir kedi! :D

    Jean Claude konusu hala tam olarak çözülmese de büyük ilerlemeler oluyor. Yine çok fazla sahnesi yok, bu yönden tam tatmin olamıyoruz ama dediğim gibi büyük gelişmeler oluyor Anita ile arasında. Bunun yanında yeni ve önemli bir karakter olan Richard ile tanışıyoruz. Karakterini tam olarak çözemediysem de ilerde JC'a büyük rakip olacak gibi geldi bana.

    Kitapta yeni türlere de merhaba diyoruz. Aklıma ilk gelen yılanlar hatta, yarı insan formunda yılanlar oldu. Bunların türüne Lamia adı veriliyor. Oldukça tehlikeli yaratıklar, zehirleri çok güçlü. Sonra şekil değiştiriciler yani Likantroplar var. Kurtadamlar da bu türün içine giriyor anladığım kadarıyla.

    Lanetliler Sirki, seri içinde 3. kitap olarak yer alsa da bana göre bir başlangıç oldu aslında. Tüm kitabı büyük bir heyecan ile okuyorsunuz. Peşi sıra o kadar olay oluyor ki bu bazen abes bile kaçabiliyor. Özellikle de bir kadın için... Ama sonuçta Anita'dan behsediyoruz değil mi? :)

Çok iyi bir yazı olmadı farkındayım. Bunu telafi etmek amacıyla, kapanışı kitaptan güzel bir alıntı ile yapalım. Richard ve Anita arasında geçen komik bir diyalog...


                                                    "Ölçülerin nedir?

                                                    Daha beni öpmemiş birisi için bu özel bir soruydu. "Yedi," dedim.

                                                    "Ben daha küçük olacağını tahmin etmiştim."

                                                    "Göğüs boyum altı için fazla ve altı buçuk diye bir şey üretmiyorlar."

                                                    "Göğüs boyu mu büyük, vay vay."

                                                    "Yapma."

                                                    "Affedersin, dayanamadım."

                                                                                                                       Lanetliler Sirki, sf. 124       

PUAN


11 Ağustos 2012 Cumartesi

KİTAP YORUMU: Laurell K. Hamilton - GÜLEN CESET




Gülen Ceset

Ait Olduğu Seri: Anita Blake, Vampire Hunter / Vampir Avcısı #2
Sayfa Sayısı: 368
Goodreads Puanı: 4.06
    "Zombileri morga götürüp orada üzerinde testler yapmayı denemişlerdi ama küçük parçalar kaçıp olabilecek en garip yerlerde saklanmaya başlamıştı."
    "Zombi yavaşça dönüp komedyene baktı; hareketleri acı veriyor gibiydi. Adamın gözleri zombiye kaydı, sonra seyirciye döndü, gülümsemesi geri geldi. Zombi ona bakmaya devam ediyordu. Bunun adamın çok hoşuna gitmediği belliydi. Onu pek suçlamıyordum. Ölüler bile kötü esprileri sevmezdi."
    Anita Black temposu bir an bile düşmeyen maceralarla boğuşuyor. Bir ölü diriltmek için bir milyon dolar teklif eden bir adamdan kurtulmak, ne olduğu belirsiz bir katif zombiyi bulmak ve şehrin yeni efendisi başvampir Jean-Claude'un çıkma tekliflerini atlatmak da bunlardan bir kısmı...


Ben bir animatörüm.
Ben Cellat'tım.
Ama şimdi başka bir şey daha olduğumu öğrendim..."

Yorumum

Gülen Ceset'i, serinin ilk kitabı Suçlu Zevkler'e göre çok daha iyi buldum. Açıkçası ilk kitabı bir bölüm okuyup bırakıyordum. Benim için pek akıcı, sürükleyici olmamıştı maalesef. Gülen Ceset ise biraz daha ürkütücü bir kitap çünkü çok fazla zombilerle ve cesetlerle karşılaşıyorsunuz. Ama bence asıl başarı yazarın olayları, sahneyi en ince ayrıntısıyla anlatıyor oluşunda.

Kan, ceset -hatta ceset parçaları- ve tabii ki zombiler... Tüm kitap boyunca sık sık bu 3 şey ile karşılaşıyorsunuz. Bazı bölümlerde miğdem bulanmadı değil, ama yine de zevkle okudum diyebilirim.

Sevdiğim çok şey var kitap ile ilgili. Özellikle espriler... Anita'nın ölümle burun buruna geldiği anlarda bile bu özelliğini kaybetmemesi gerçekten övgüye değer.



"Daha önce hiç baldırımdan silah çekmemiştim. Muhtemelen biraz açık saçık bir görüntü olacaktı ama eğer hayatta kalacaksam... Hey, biraz utanmayı göze alabilirdim."
Gülen Ceset, sf.102


Sevdiğim bir başka şey, Jean Claude oldu. İlk kitaptaki son derece sıkıcı ve ilgisiz hallerinden sonra burada bambaşka bir şeye dönüştü sanki. Okumayanlar için söyliyeyim hemen, kendisi Şehrin Efendisi yani bir baş vampir olur. Anita ile olan ilişkisini hala tam olarak anlayamadım ama daha önce JC tarafından 2 kere ısırıldığı için Anita, onun insan hizmetkarı konumunda. Tabii bunu kabullenmiyor bir türlü ve her seferinde reddediyor JC'yi. Kitaptaki kapışmaları da çok eğlenceli.

Sevmediklerimden bahsedeyim. JC'nin çok nadir ortaya çıkması sinirlerimi bozdu. Bir aşk sahnesi falan bekliyorum, cık! Son bölümlerde gelecek, Anita'yı kurtaracak diye bekliyorum, o da cık! Bir sinir oldum bir sinir oldum. Ama sonradan düşündüm de böyle olması gerekiyordu zaten. Anita güçlü bir kadın ve bu da JC'nin oldukça hoşuna gidiyor olsa gerek.

Çok iyi bir yazı olmadı biliyorum. :/ Zamanla daha iyi yazacak mıyım acaba? Neyse genel olarak toparlarsak keyifle okuduğum bir kitap oldu. Bundan sonraki kitapların çok daha iyi olduğunu söylüyorlar. Bu demektir ki arayı çok açmadan 3. kitabı da yakın zamanda okumaya başlayacağım. Yazarın bu sefer beni hayal kırıklığına uğratmayacağını düşünüyorum...

Puan

10 Ağustos 2012 Cuma

BİR MİMLENMEDİR GİDİYOR~

Kitab-ı Sevda / Merve arkadaşımız mimlemiş beni, sağolsun. :D
"Neden ben, daha çok yeniyim ben burada," falan dedim başta ama soruları okuyunca fikrim değişti. Çok eğlenceli sorular hazırlanmış.
Ayrıca birbirimizi tanımamız açısından da pek yararlı bir etkinlik~!

Sorulara geçelim mi?

  • Çaresi bulunmayan bir hastalığa yakalandınız ve bunun sonucunda yaklaşık bir yıllık ömrünüzün kaldığını öğrendiniz. Kalan bir yılınızda ne yapardınız?

        Zor bir soru ile başladık...
    Ne yapardım? Bir liste çıkarırdım. Listede neler olurdu? Ölmeden önce, okunması gereken 100 kitap, izlenmesi gereken 100 film... :D Tabi ki şaka!
    Yapabileceğim en iyi şey, her bir değerli günümü, değer verdiğim, sevdiğim insanlarla doyasıya geçirmek olurdu.

  • Fobileriniz, takıntılarınız var mı? Varsa neler?

    Böcekler! Her türlüsü hem de. Yeri gelir karıncalardan bile tiksinirim.
    Öyle pek önemli takıntılarım yok ama bana ait olan eşyaları -özellikle bilgisayar ve kitaplarımı- sakınırım herkesten. Onlar benim özelim çünkü. Adı üstünde "kişiye özel eşya."

  • Bir sabah kalktınız ve dünyada hiç bir insan olmadığını öğrendiniz, ne yapardınız?

    Sanırım ilk başta büyük bir şok geçiririm. Sonrasında aklımı toplamaya çalışır ve kendimi güvene almanın yollarını ararım hemen. Eğer gündüz vaktiyse dışarı çıkar, ortalığı kolaçan ederim. Oradan bir öcü çıkacak, şuradan bir zombi hortlayacak korkusu ile ne kadar uzaklaşabilirim bilmiyorum ama muhtemelen benim gibi başkaları da vardır düşüncesiyle arayışa geçerim.

    Gerçekçi olmak gerekirse böyle bir durumda kitapçıya gidip kitapları yağmalamak gibi bir düşünce... bunun aklıma bile geleceğine inanmıyorum. Kısacası çok zor bir durum olurdu benim için, yalnız yapamazdım kesinlikle. Kitaplardaki o güçlü, cesur karakterlerden çok uzağım maalesef...

  • Dünyayı dolaşmak isteseniz hangi ülkeden başlardınız? Neden?

    Çok basit! Kore ile başlarım tabii ki. BB Kremlerini toplar, oradan İngiltere'ye geçerdim. Yakışıklı bir damat adayı buldum mu hemencecik Türkiye'ye getirirdim. Gerisini de siz tahmin edin artık. :D

  • İtiraf edin prens/prenses'e dönüşür diye kaç kurbağa öptünüz?

    İtiraf ediyorum, SIFIR.
    "Keşke mümkün olsaydı böyle bir şey," diye de düşünmedim değil... Öyle bakmayın ama, küçükken benim de bir hayal dünyam vardı. :)

  • En son yaşadığınız küçük düşürücü, unutamadığınız olay?

    Hafızam böyle şeylerde pek kuvvetli değil ama yakın zamanda olan bir olayı anlatayım. Bir kaç arkadaşımla beraber Pendik'ten Yalova gidiyoruz gemi ile. Balkondayız, püfür püfür esiyor. Keyifler yerinde.
Yanımda da bir çocuk var bir yakışıklı, bir güzel kokuyor ki sormayın. Kızlar kıkırdayıp duruyorlar kendi aralarında, ben elimde telefonum twitter hesabım açık, bekliyorum nickimi görsün diye. Sonradan aklı esti bunun, telefonunu açtı hemen bir şeyler yazmaya başladı. Bakıyorum hiçbir şey yok.. Sonradan aklıma geldi belki özel mesaj atmıştır diye. Doğru tahmin! Ve mesajda aynen şöyle yazıyor: ÇOK TATLISIN AMA KARŞI CİNS İLGİMİ ÇEKMİYOR MAALESEF...
    Hayatımda daha önce bu kadar utandığımı hatırlamıyorum. Allah'tan gemi yanaştı da daha fazla aynı ortamda kalmak zorunda kalmadık. Ama hala düşünürüm, nasıl gay çıkabildi o çocuk diye... Cidden hiç öyle bir tipi yoktu oysa ki.

  • Asla yanınızdan ayırmadığınız 3 şey?

    Telefonu saymazsak eğer sırasıyla: cüzdan, ayna ve mp3 çalar. Yakında mp3 çaların yerini tablet alabilir~!

  • En yakın arkadaşınızın bir uzaylı olduğunu ve sizi ilk denek olarak kendi gezegenine götüreceğini öğrendiniz, ne yapardınız ?

    Hiç vakit kaybetmeden 112'yi ararım!
"Ambiyans! Ambiyans!"

  • İsviçreli bilim adamları görünmezlik hapını buldu ve siz bu hapı kullanan ilk kişisiniz. Hapı kullandıktan sonra yapıcağınız ilk şey nedir?

    Şu sıralar Matt Bomer'a fena halde takmış durumdayım o yüzden ilk işim kendisini bir an önce görmek olurdu! Şu gay meselesi moralimi biraz bozuyor ama  yine de emin olmak için bu fırsatı değerlendirirdim.

    Bir de yayınevlerini teker teker ziyaret ederdim, hangi kitap çeviride, hangi kitap basımda falan en ince ayrıntıları not eder bloğumda paylaşırdım...

    Ya da yok, pek akıl işi olmadı bu sanki...

Sorular bitti. Ne çabuk bitti ama ya... :(


Neyse, ben de mimleyeyim hemen birilerini; Sevgili ' Kitap Hayvanının Günlüğü ' ve ' Sihirli Kitap '


Not: Daha önce mimlendiyseniz dikkate almayıverin lütfen. :D

Nokta.

9 Ağustos 2012 Perşembe

YAYIN HAKLARI SATIN ALINAN KİTAP VE SERİLER: Part 2









Merak edenler için belirtmek istiyorum; tüm bu bilgilere internet aracılığı ile ulaştım. Biraz daha detaylı bir araştırmayla gerekli bilgileri rahatça edinebilirsiniz.